Milyonlarca kelime kafamın içinde uçuşurken, oraya buraya yazamadığım, kimseye söyleyemediğim şeylerin varlığı beynime ve yüreğime fazla geliyordu ve yine aldım bu sanal günlüğü elime...

5 Nisan 2012 Perşembe

Ben O'nu... o ....

Koşarak merdivenlerden yukarı çıktı, saçlarındaki boya akmasına rağmen güneşin ışıkları ile kızıl bir ışık saçıyordu etrafına, yokuşun başına geldiğinde polislerin telsiz ve siren seslerini duymaya başlamıştı. Sırtından soğuk soğuk ter atıyor, asfaltın sıcağı ise yüzüne vuruyordu. "Lanet olsun!"Diye geçirdi içinden, yakalanmamalıydı, yakalanırsa ailesi ile yaşayacağı seramoni gözününün önünden film şeridi gibi geçiyordu ne polisten korkuyordu ne o adamlardan... Sonunda takside gördü onu el kol işareti yapıyordu derin bir ohh çektikten sonra taksiye bindi.

Camı sonuna kadar açtı rüzgar saçlarını uçuşturuyor ve daha rahat nefes almasını sağlıyordu. Çok kızmıştı O'na onu bu kadar tehlikeye attığı için sonra elini elinin üstünde hissetti o an sanki tüm bu olanlar yaşanmamış gibiydi, o cehennem gibi sokağa girmemiş, o korkuyu yaşamamıştı. Kafasını O'nun omzuna yasladı şu an cennette gibiydi çantasından ilaç şişesini çıkardı ve O'na uzattı..




İlaç kutusunu titreyen elleri ile açtı, dudaklarının arasına koyduğu ilacı kıvrak bir dil hareketi ile ağzının içine aldı, derin bir oh çekti. Rahatlamıştı sanki.

Taksici ise tüm bu olanlardan habersiz arabayı Beşiktaş sahile bırakmak için acele ediyordu, aslında onun acelesi, görev değişimiydi yoksa ne kız umurundaydı ne de O.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...