Milyonlarca kelime kafamın içinde uçuşurken, oraya buraya yazamadığım, kimseye söyleyemediğim şeylerin varlığı beynime ve yüreğime fazla geliyordu ve yine aldım bu sanal günlüğü elime...

26 Şubat 2012 Pazar

Zaman




Zamanı kim okşayabilir ki? Kim yetişebilir yada kim geçebilir zamanı?
İlaç mıdır zaman? Yoksa alıştırır mı?
İlaç değildir iyileştirmezki yaraları!
Unutturur sadece o anki acısını.
Tekrar acıdığı zaman yine gerekir zaman, sadece birazcık zaman....




Bu arada Salı'ya kadar tekrar kayboluyorum Salı geleceğim ve 2 gün buralarda olacağım, O iki günde mimlendiğim mimleri yazmak istiyorum. Mimleyenler buraya hebeeee höbööö derse o kadar sevinirimki. Sizi seviyorum ve çok özledim blog dostlarım.


12 Şubat 2012 Pazar

Bugün Güneş Doğdu mu?

Nereden doğdu
Nasıl doğdu
"Kime doğdu" diye sordu Adam.

Kadının içine bir ateş düştü.
Düşündü

Kime doğmuş olabilir. "Bana doğmadığı kesin" diye geçirdi içinden. Sonra parmağını uzattı güneşe ve döndü adama "Bak sana doğmuş!" dedi.

Yoluna devam etti,soğuktu ürperdi,içeriye girdi. Yemekhanedeki yerine oturdu. Bir sigara yaktı.

Yer altından notları okumak için açtı.

Artık ne güneş vardı ne de adam...


Bir kaç gün daha yokum sizleri özlüyorum... Kendinize iyi bakın...

9 Şubat 2012 Perşembe

Söyleyecek bir şeylerim var yine...

Söyleyecek bir çok şeyim var benim, kafam o kadar doluki düşünürken ''Daha önce ne düşünüyordum?'' diyip eski konuyu unutup yenisine geçiyorum sürekli.

Bu konuların arasında bahsetmek istediğim (yazmak) istediğim bir kaç şey var elbette bunların hepsini tek tek post haline getirmek yerine tek post ile bunu yapıp başlığınıda "Söyleyecek bir şeylerim var" yapmak mantıklı geldi. Aslında bende bu söyleyecek bir şeylerim var başlığı bir kategori haline gelecek zamanla sanırım. Hım hım evet kesin!

Bak yine aklım dağıldı iyi mi? Gittim twittera falan bakıyorum ne alaka ise şimdi.

Öncelikle benim için yazdığı şu yazı için BİRİCİK DOSTUM Aradia'ya teşekkür ederim.

Şimdi efendim gün içinde düşündüğüm konulardan üzerinde irdelemek ve yorumlarınızı almak istediğim konular şöyle.




Bloggerların takipçi sayısı arttırmak için yaptıkları türlü saçmalıklar var bu yazıyı okuyan herkesin en az bir örnek aklından geçiyordur. Ben bugün şuna rastladım. Twitter'ı bir çoğunuz biliyorsunuz ben ise sanırım bağımlısıyım.

Tuvalete gitsem oraya yazmıyorum ama genelde beyinimden geçen her şey orada. Bir dizi izlerken yorumum, aşk acısı çekince acım, birine kızınca tepkim, birini sevince sevgi sözcüklerim, sorularım, yorumlarım, aşklarım, kavgalarım klasik bir twitter bağımlısı işte.

Top Topic dediğimiz bir liste var twitter da o an en çok konuşulan konular bu listeye girer ve insanlar bu konular ile ilgili yorumlarını yazdıkça bu listede oynamalar olur, yeni bir konu girer diğeri çıkar...

Benim takıldığım olay ise şu şekilde gelişiyor. Şu an TT listesinde;

#askgaliba
#gercekolanbirseyvarsa
#isgaleson
Galatasaray M.P 65-81 Fenerbahçe
Orhan Dink
Meclis Tv
Zeynep Küçük
Mehmet Günsür
Cahit Berkay
Cem Karaca

konuları var mesele. Blogger arkadaş şöyle bir şey yapıyor; "#gercekolanbirseyvarsa haybenreklama.blogpspot.com" diye tweet atıyor. Böylelikle insanlar o konuyu görüyorlar. Belki bloguna girip bakıyorlar, belki takibe alıyorlar, belki okumayıp es geçiyorlar bunun ne gibi bir sonuç olduğunu ben bilemiyorum.

Bunu yapan blogger arkadaş benim takip ettiklerim arasında olduğu için bunu görebildim ben. Açıkcası hiç ihtiyacı yok böyle bir şeye ama neden yaptığımı ona sorduğumda ise aldığım cevaplar şu şekildeydi.

Biz kız değiliz, g*tümüzü başımızı açarak, sex yazarak takipçi toplayamıyoruz, tek derdimiz sesimizi duyurmak.

O an içim acıdı biliyor musunuz? Bende bir blogger'ım, bende bir kızım ama ben takipçi toplamak için bunları yapmıyorum, beni iki kişi okusun, yorumlarını bildirsin bana yeter yahu.

Aslında burada belkide bizim bir eksiğimiz var. Oda nedir size soruyorum aslında benim aklımda bir fikir var. Biz bloggerlar olarak birbirimize sahip çıkmıyoruz belkide. Herkes birbirini desteklese, yenileri desteklese böyle küçük ucuz oyunlara bence kimsenin ihtiyacı olmayacak ne kadın ne erkek.

Arkadaşlar lütfen okuduğunuz yazıları okuyup geçmek yerine eğer vaktiniz var ise okuduğunuz yazıyı belirten bir yorum bırakın yazan kişiye, kendini yalnız hissetmemesi için.

Oh içimi döktüm ve rahatladım.




İkinci konuma zart diye geçiyorum bu biraz daha kişisel bir konu;

Ben insanları arada bırakmaktan nefret ediyorum ama malesef hayat bazen bizi öyle bir noktaya getiriyorki bunu yapmak zorunda kalıyoruz. Buradan arada bıraktığım insanlardan özür diliyorum ve bundan sonra bırakıcaklarımdan da fakat malesef insani bir durum bu, yapmayayım deyince yapılmıyor değil.



Aslında bir sürü konu vardı aklımda ama dedim ya aklım biraz karışık ve şu an hepsi uçtu gitti. O yüzden tekrar veda ederek bu yazıyı burada bitirmek durumundayım. Kısa bir süre belkide uzun bilemiyorum buralarda olamayacağım malesef. Ben umarım en kısa zamanda aranızda olurum.

Görüşmek Üzere
Sizi Seviyorum
Ve özleyeceğim...

6 Şubat 2012 Pazartesi

Kısacık bir Veda


Benim için çok zor bir 10 gün başlıyor yarın. Şimdi biraz kendimle başbaşa kalmak istiyorum.



Sizi seviyorum.



İyi Davranın kendinize.

10 SORU 10 cevap

Bir mim daha geldi ipekbocegii'mden... Peki ben bu mimi kime paslayacağım? Tabisi yeni blog dostum Bayan Misi'ye...

Dün BABALAR ve KIZLARI mimimiz ile epey hüzünlendik, gün boyu etkisi sürdü aldığım tepkiler çok güzeldi, okuyan ve paylaşan herkese gerçekten çok teşekkür ederim.


1. Sence çok anlamlı bir söz?

Zarlar düşeş gelseydi, belki de herşey başka türlü gerçekleşecekti..






2. Makyajında olmazsa olmazın?

Ya Kırmızı Ya Pembe Rujum :)






3.Uyguladığın güzellik tüyosu nedir?

Tüyo mu? Güzellik mi? Ben mi? Şaka yapıyor olmalısınız :)


4. En sevdiğin içecek?

İçinde Alkol veya Kafein bulunduran her hangi bir içecek kabulümdür.

Ama Bira ve Cola Zero'yu tercih ederim.


5. Nefret ettiğin bir şey?

SAKIZ!


6. En çok sevindiğin iltifat?

Blogunun yeni teması tam senlik olmuş :)

7.Favori kitabın?

Boris Vian - Bir Kara Kedi İçin Blues

8.Sana görünüş olarak yakın bulduğun ünlü?

Aslında hiç kimse. Kendimi birine yakın bulsam özellikle bir ünlüye ve görünüş olarak, bu biraz bana saçma geldi.

Ama bugün ilk kez biri ile tanıştım ve kendimi ona benzetmedim değil. Sizde tanışın!




9. Herkesin beğendiği ama senin sevemediğin bir ürün?

Ürün! Hmmmmm ürün! Mentollü Sigara! Çıt çıt çıtlatıyorlar, pıt pıt pıtlatıyorlar, dolaba sokuyorlar, çıkarıp içiyorlar. Nasıl iğrenç bir şey öyk!


10. Şu an en çok almak istediğin kozmetik ürünü?

Oje matlaştırıcı ve mümkünse mat pembe veya kırmızı ruj :) alırım, ama alamıyorum çünkü 3 çekmece kozmetik ürünüm var 1 tane daha alırsam annem beni kapıdan kovar.

5 Şubat 2012 Pazar

Babalar ve kızları

Bu bir mim, ipekbocegi'm beni mimlemiş. Söylediğine göre insanlar babaları ile ilgili kötü veya iyi anılarını yazıyorlarmış. İpekbocegi'm de yazmış. Benim onun yazısına tek bir yorumum oldu. Sevgili babası huzur içinde yatsın ve eğer birileri baba olmaya devam edecekse onun babasını örnek alsınlar.. Öncelikle ben bu yazı için Misi ve Aradia'yı mimliyorum... Şimdi geçelim Babalar ve kızları isimli mimimiz için karalamaya..





Babalar ve kızları

Ben babaları pek düşünmem, babalı filmler izlemem, babalı şarkılar dinlemem, babalar gününü bilmem, baba kavramı yoktur bende düşünmem pek üstünde.

En sevdiğim Türk yönetmen Çağan Irmak ve ben Babam ve Oğlum'u izlemedim.

Benim babam ile hatıram hiç yok denecek kadar az yada kötü. Biz babam ile baba - kız olmayı beceremedik. Neden? Sorun bende veya onda bilemiyorum.

Ben daha kendimi bilmezken babam terk etmiş beni. Beni diyorum çünkü annem ile ayrılmışlar, kötü şeyler yaşamışlar birbirlerini artık sevmiyorlarmış ve ayrılmışlar. Babamı annemi dövdüğü için, aldattığı için hiç yargılamadım ben çünkü o onların ilişkisi beni ilgilendirmez. Evet çokça kızdım babama ama bu yüzden değil benim onun kızı olduğumu kabul etmeyişim.

Lisedeydim, oldukça haşarı bir kızdım ben. Kötü kız yapılmaması gereken her şeyi yapan, hayata karşı asi bir duruşu olan bir kızdım. Babasızlığın verdiği acı o zaman daha çok içimdeydi çünkü üvey bir baba ile yaşıyordum ve tek bir şey vardı kulaklarımda hep. Seni o büyüttü. Doğuran değil doyuran cümleleri. Bu yüzden lisede okuldan kaçtığım bir gün trene atlayıp Pendik'e babamın yanına gittim. Babamın balıklar sattığı bir dükkanı vardı. Dükkanın adını Burçak koymuş kızının adı orada içim o kadar acımıştıki daha dün gibi hatırlıyorum o acıyı şu an. Evet onunla yaşıyordu bu gayet normaldi ama insan üzülüyor işte bende onun kızıyım diye çığlıklar atıyorsun içinden. Ben babama hiç sarılmadım ve baba kokusu denince gerçekten üvey babamın kokusu geliyor burnuma. O gün ben annemin kartını çalmıştım, bankamatikten bir miktar para çekmiştim. Babamın yanından dönerken onunla kendime kıyafetler alıp. Eve döndüğümde bak bana bunları babam aldı diye babamı aklamaya çalışmıştım.

Ondan sonra ne oldu bilmiyorum uzunca bir süre yine görüşmedik babam ile..

Size Akdeniz Anemisi olduğumu anlatmışmıydım. Ha öyle işte çok uzun mesele şimdi ama öyle işte ben Akdeniz Anemisi'yim. İlkokul yıllarımda dalağımı aldırmak üzere amelyat olmuştum ben, bu esnada bana kan gerekliymiş ve benim kan grubum ailemde bir tek babam ile aynı annem, babamı aramış ve kan vermek için hastaneye gelmesini rica etmiş. Yıllar sonra anlattı annem bana bunu babamın verdiği cevap ise çok acıymış malesef.

Kayınpederim haftaya amelyat olacak ona vereceğim kanımı gelemem
demiş.

İşte sizlere baba ile ilgili iki anı.. Benim hiç güzel bir anım olmadı kendi babam ile. Ve bunun gibi daha nice nice kötü anım oldu onunla.

İnanın çok isterdim bir babam olmasını, başım sıkıştığında onu aramayı, canım acıdığında ona koşmayı, dizine başımı yaslamayı, ondan öğüt almayı inanın çok isterdim.

Ama benim annem var babam gibi annem var. Beni koruyan, beni seven ve bana öğütler veren.

Son olarak söylemek istediklerim ise şunlar; Eğer bir gün baba olacaksanız lütfen gerçekten baba olun koca değil, koca olmak için baba olmak zorunda değilsiniz. Karılarınızdan ayrılınca veya artık onu sevmeyince çocuklarınız ilede ayrılmış sayılmıyorsunuz lütfen bunu unutmayın.

Ve son bir söz daha; Tam 2 kere baba oldum ben, online bir roleplayin oyununda erkek rolü oynadığım iki karakterim var, oyunu bilmeyenlere garip gelebilir ama ben orada bile çocuklarıma baba olmayı başarabiliyorum, kadın olmama rağmen, kod olmamıza rağmen.

Fakat benim babam; Bana hiç baba olmadı, belkide istemedi.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Tutabilir misin beni?






Sevgili tut beni kollarımdan
Düştüm ben kaldır beni
Hani söylediğim o sözler vardı ya!
Unut!

Ben seni hep sevdim sevgili
Düştüm ama ben sen kaldır beni
Dizlerim acıyor ama kalbim kadar değil
Tutabilir misin beni sevgili?

Güneşe bak ne kadar parlak
Isıtıyor tenimi
Tıpkı senin tenin gibi

Yıldızlara bak ne kadar parlak
Huzur veriyorlar
Tıpkı gözlerin gibi

Sevgili?
Tutabilir misin beni?
Düştüm ben

2 Şubat 2012 Perşembe

Yalnız mıyım?

Keşke çoçukluğumuzda ki gibi olsa her şey, okul çantasıni atar atmaz bahçeye koşsak arkadaşlarımızın yanına, keşke ailelerimiz çağırana kadar çişimizi tutmak pahasına bile olsa bırakmasak arkadaşlarımızı, keşke tek derdimiz dügmelerine basinca silgi falan çıkan kalem kutusu olsa, keşke arkadaşlarımızla aramız oyunlar yüzünden bozulsa..

Büyümek için heyecan duyduğum o günlere bakıyorum bir de şimdiye bakıyorum.. Keşke hiç büyümeseydim, keşke sorumluluklarımız olmasaydı...

Keşke sabah arkadaşlarım kapıya gelip elmyraaaaaa hadi karda oynayalım deselerdi....

1 Şubat 2012 Çarşamba

Seni Çok Özledim Mahir Abi!

1999 Yılında 1 Şubat'ta kaybetmiştik seni. O sene dershaneye giden bir lise talebesiydim sanırım lise 2deydim. O yılları hafızamdan sileni çok çok uzun zamanlar oldu.

Biz Adam olacak çocuklardık, sana olan sevgimiz çocukluğumuza dayanırdı. Benim kuzenim ilkokul müsamelelerinde senin kılığına girmişti Mahir Abi, saçları kıvırcık ve uzundu onunda bir yelek ve 5-6 yüzükle o en sevdiğimiz şarkına playback yapmıştı.

O zamanlar en sevdiğimiz şarkın Ayı idi tabii ki. Benim hiç beni hayvanat bahçesine götürecek bir babam olmadı Mahir abi ama gitmiş kadar eğlendim seninle birlikte ve inan Mahir abi sayende hayvanları çok seviyoruz.


Barış Manço - Ayı ile musicplay

Ya Gülpembe onu nasıl unuturum Mahir Abi, teyzemi kaybettiğim zaman söylerdim yatağıma yatıp, yastığıma sarılıp, hala ne zaman dinlesem Gülpembe'yi hala aynı hissi yaşarım ve inan Mahir abi ben senin sayende öğrendim duygularımı doyasıya yaşamayı ve hüznü bile sindire sindire içime çekmeyi..

Güz yağmurları ile bir gün çektin gittin, inanamadık Gülpembe!

Evet belki şu an karlar yağıyor ama ben Teyzemi kaybettiğimde yağmurlar yağıyordu Mahir abi ve sen gittiğinde de yağmurlar yağıyordu Kadıköy sokakları ıslaktı asla unutmuyorum.

Sana binlerce kez teşekkür ediyorum Mahir abi. Türk rock'ını buralara getirdiğin için, bize güzel duygular yaşattığın için, bize yaşamayı öğrettiğin için ve bizi ADAM OLACAK ÇOCUKLAR olarak saydığın için.

Seni Çok Özledim Mahir Abi.





« Ayrıca sanatçı olduğumu da iddia etmiyorum. Ben öldükten sonra torunlarım ansiklopedilerde Barış Manço'yu "sanatçı" diye okurlarsa, galiba sanatçı olduğum da tescil edilmiş olacak. Geleceğe ne bıraktığınız önemli. Yoksa insan yaşarken kendi kendine "Ben sanatçıyım" dememeli. »
Barış Manço
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...