Milyonlarca kelime kafamın içinde uçuşurken, oraya buraya yazamadığım, kimseye söyleyemediğim şeylerin varlığı beynime ve yüreğime fazla geliyordu ve yine aldım bu sanal günlüğü elime...

2 Ekim 2012 Salı

Ağlamak zor...

Ağlamak istemiyordu, düğüm düğüm oluyordu sürekli boğazı, bıkmıştı, tükenmişti, yıkılmıştı, düşünmek istemiyor düşünmeden yapamıyordu. Aynaya baktı yüzüne, gözlerine, dudaklarına, çirkin sayılmazdı, dırdırcı değildi, kapris yapmazdı neden yetemedim diye düşündü gözleri doldu... Gözlerini kaçırdı, zayıflığından nefret ederdi kendini zayıf görmekten korktu, kafasını önüne eğdi; "Bir sebebi olmalı" diye fısıldadı. Yatağına attı kendini ne uyuyabiliyordu ne oturabiliyordu.. Kemiriyordu beynini içindeki huzursuzluk. Yazmak istemiyor, konuşmak istemiyor, ağlamak istemiyordu istediği tek bir şey vardı o da bir açıklama duymak, bunu hak ettiğine inanıyordu. Ne telefon çalıyordu, ne bir ses geliyordu.. Tavana dikti gözlerini her şeyi düşünmeye başladı, nerede yanlış yapmıştı? Ağlamaya başladı gözleri, burnu hatta dudakları bile yanıyordu göz yaşlarından. Uyandığında O, yatarken O her anından O'nu düşünüyordu. Yastığa sıkı sıkı sarıldı, göz yaşlarını sildi yastığa. Gözlerini karşısındaki cama kaydırdı gökyüzüne baktı üzgün olduğunda doğa ile iç içe olmayı çok severdi. Diledi kuvvetle diledi içinden söküp atmayı bu hisleri, sımsıkı yumdu gözlerini, son damlalar aktı gözlerinden, yalvarırım allahım bir şeyler yap diye fısıldadı...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...