Milyonlarca kelime kafamın içinde uçuşurken, oraya buraya yazamadığım, kimseye söyleyemediğim şeylerin varlığı beynime ve yüreğime fazla geliyordu ve yine aldım bu sanal günlüğü elime...

6 Kasım 2011 Pazar

Nankör

Kendimi tüm dünyadan koruduğum bir anda tanımıştım onu. Kalkanlarım açıktı ve önüme gelen insanın öpmek için bile bana yaklaşmasına izin vermiyordum. Sonra kalkanın arkasından sohbet etmeye başladım onunla... Kalkanı gözlerimin altına kadar indirmiş ona bakmaya başlamıştım. Zayıftı ama sertti, sertti ama duygusaldı. Kendime benzettim. Sanki o da hayattan kazık yemiş ve kalkanını almıştı eline. Bir süre kalkanlarımızı birbirine dayayarak takıldık. Sohbetler uzuyordu gün geçtikçe. Sonra bir gün kendime geldiğimde kendi kalkanımı kaybolmuş buldum ve sanki bir kalkan olmuşçasına körü körüne onun kalkanı olmuştum.

Zaman aktı geçti. Ben onun kalkanıydım o ise benim kılıcımdı sanki. Sahte kılıç olduğunu bilemezdim.. Hmm kalkanda hiç mi suç yok. Vardır elbet.

Her şey çok güzeldi, kardeşten öte..aşktan öte olduğunu söylediğimiz bir ilişkimiz vardı.

Dünya bir savaş alanı bizim dostluğumuz bir savaşçı ben kalkan o ise kılıç.

Savaşın sonunda olan oldu..

Kalkan yere düştü, kılıç başka bir savaşçının eline düştü ve o savaşçı kırık ve bitik kalkanın üstüne basarak savaş alanını terk etti.

Şimdi ise kalkan yanan sigarasından kocaman bir duman aldıktan sonra, gözlerinde ki yaşlara aldırmaksızın tek bir söz söyleyebiliyor.

''Eğer tüm insanlık seni tanımış olsaydı, kedilerin üstündeki ön yargı kaybolurdu.''

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...